Categories
Genel Güncel Psikoloji

İstanbul’da Güneşli Bir Gün ve Depresyon

Bugün İstanbul’da harika bir hava var, gökyüzü pırıl pırıl. Doğayla bütünleşmek için birebir. Hava durumu haberlerine göre yarın da böyle olacak. Bugün çalışmak durumunda olanlar bari yarını kaçırmasınlar.

Gelelim konumuza; ne zaman böyle güzel bir hava görsem aklıma depresyonun derinliklerinde gezdiğim yıllar gelir. Güzel havalardan nefret ederdim. Bunun nedenini çok düşündüm. Hatta Durkheim’ın intihar kavramına kadar düşündüm. Acaba havaların güzelliği benim yaşamayı istemiyor oluşuma inat edercesine atmosfere hayat pompaladığı için güneşe kızgın mıydım?

Depresyon, yaşamınızı ipotek altına alır. Bunun bir kısmı da güzel havaları değerlendirememekten oluşur. Depresyonda olanlar şu anda burayı okuyorsa kendilerine, kendileri adına bir iyilik yapmaya çalışmalarını ve 5 dakika bile olsa güneşin altında zaman geçirmelerini öneriyorum.

Bunu salt ruhsal ve psikolojik anlamda düşünmemek lazım. Evet, gün ışığının ruhsal rahatsızlıkların iyileşmesinde etkili olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Ama beden sağlığının ruh sağlığına etkisi açısından da gün ışığı çok büyük önem taşıyor.

Belki duymuşsunuzdur, gündüz – gece dengesinin alışılmışın dışında yaşandığı Kuzey Avrupa ülkelerinde uzun bir zaman gecenin yaşandığı dönemlerde insanları gün ışığı terapisi alıyorlar. Bunun tek sebebi ruhsal dengeyi korumak değil. Gün ışığı bedenimiz için de çok yararlı, yararını geçtim elzem bir kaynak.

Şu kısa hayata güzel bir gün daha eklemenizi dilerim.

Categories
Kişisel Gelişim Psikoloji

Bir Psikanaliz Hastalığı: Terapötik Zehirlenme

Analitik, dinamik terapi alanında görülen bir yan rahatsızlıktır. Genelde psikoterapiye başladıktan altı ay kadar sonra gözlemlenebilir. Psikanaliz sürecinin şaşkınlığını yavaş yavaş üstesinden atmaya başlamış olan bireyi bir psikanaliz heyecanı sarar. Bu, tıp fakültesinde kanser hakkındaki derslerden çıkışta belirtileri üzerine alınıp acaba ben de kanser miyim diye sormaya ya da Rocky, Rambo gibi filmlerin çıkışlarında birer kahraman olmaya benzetilebilir.

Şaka bir yana, belli bir zeka seviyesinin üzerindeki herkes için psikologculuk oynamak çok zevklidir. Bunun yanısıra kişiyi kendi ruh dilini çözmek yolunda geliştirebilir, başkalarının gelişimine katkıda bulunabilir. Her ne kadar asla profesyonel bir psikoterapist, psikolog ya da psikiyatristin yerini alamayacak olsa da kişilerarası duygusal paylaşımın artmasına yardımcı olabilir.

Konumuzun biraz derinine inersek, terapötik zehirlenme, kişinin psikoterapi seanslarında terapiste açtığı ve çözümlenmeye başlamış konuların benzerlerini kendi başına yakalaması ve bunların etrafında haddinden fazla dönmesi olarak açıklanabilir.

Şuur sahibi, bilinçli bir insan evladı olmak mutluluğun olmasa da huzurun anahtarlarından biridir. Bu nedenle öfke, sevgi, üzüntü, korku gibi duyguları yakalayıp onları terbiye etmek kişinin yararına sonuç verir. Ama kişinin her davranışını kendi kendine derin bir biçimde analiz etmeye çalışması, araba kullanırken yola dikkat etmek yerine önündeki göstergelere bakakalmak gibi bir alışkanlığa dönüşürse tahmin edebileceğiniz gibi bu durum kazayla sonuçlanır.

Sorunun çözümü, biraz sabırlı olmak ve duygusal dedektifliği terapi seanslarında psikoloğunuzla paylaşmaktır. Terapötik zehirlenmenin bir dezavantajı psikologla görüşme sırasında ortaya konması çok önemli, sağlıklı ve çözüme yönelik ilerleme sağlayacak duygusal konuları kişinin kendi kendine bir heyecan dalgasıyla yaşayıp sonra da kısa sürede unutmasıdır. Bu biçimde terapi seanslarından kaçırılan duygular terapilerin uzamasına ve terapistle iletişimin zayıflamasına neden olabilir.

Elbette bu anlattıklarım; kişi kendi kendini tetkik, analiz etmemelidir anlamına gelmiyor. En güzel şey kişinin kendi doktoru olmasıdır. Bütün anlatmak istediğim insanoğlunda bir de böyle bir eğilim olduğundan bahsetmek ve kısa hayatta bununla fazla zaman kaybetmemeyi tavsiye etmek.