Categories
Genel İlişkiler Psikoloji

Bir İletişim Biçimi Olarak Kıskançlık

Bazı insanlar iletişim kurmakta güçlük çekerler. İletişimsiz yaşanamayacağı için de kurulamayan iletişimin yerine birşeyler koymak gerekir. İşte bu bazen kıskançlık olur. Bazı insanlar kıskançlık üzerinden iletişirler.

Kıskançlığın özünde kıskanan kişinin karşı tarafın zihnindeki değerini görme çabası vardır. Üzerinde ikiden fazla canlının yaşadığı bir gezegende bulunduğumuzu unutarak kıskanan kişi, kendi varlığını kıskandığı insanın varlığında yaşar.

Konunun biraz derinine inerseniz şaşkınlıkla görürsünüz ki kıskançlığa konu olan nesne ya da canlı genelde önemli değildir. Önemli olan kıskançlık sürecinin nasıl yaşandığı, kişilere ne gibi gizli faydalar sağladığı, sürekli şikayetçi görünen kıskanılan kişinin bu durumu sürdürmekten sağladığı manevi menfaatlerdir. Bunlar herkesi şaşırtmaya yetebilir.

Sürekli kıskançlık yapan kişinin davranışlarında bir mantık silsilesi aramak yerine gerçekte bununla size ne anlatmaya çalıştığına yönelirseniz daha sağlıklı bir yaklaşımda bulunmuş olursunuz. Tam tersi, siz ısrarla kıskançlık yapan biriyseniz, bununla karşınızdakine ne anlatmaya çalıştığınızı oturup düşünmelisiniz. Bilinçdışınız birşeylere isyan ediyor ve bu kıskançlık olarak günyüzüne çıkıyor.

Bunun bir kanıtı da kıskanılan nesne ya da canlının ortadan kalkmasına rağmen aynı frekanstaki rahatsızlığın devam ettiğinin açıkça görülmesidir.

Sözün özü, olayların içinden göründüğü haliyle problemleri çözmeye çalışmak bizi daha da derinlere itecektir. Kelimelere sözlükten bakmayı bir yana bırakıp onların tek tek herkes için ne anlama geldiğini araştırmak bizi daima daha sağlıklı yarınlara götürür ve şu kısa hayatı daha dolu yaşamamızı sağlar.

Categories
Genel İlişkiler Kişisel Gelişim Psikoloji

Ezbere Yaşamak

Hayatta bizleri depresyona, huzursuzluğa, seçeneklerimiz yokmuş gibi davranmaya yönelten ve iyiden iyiye bunaltan şeylerden biri de hayatı ezbere yaşamaktır.

Ezbere yaşadığımız birçok alan var ve bunların hepsinden bir kerede bahsetmek imkansız. Bunlardan aklıma ilk gelen ikili ilişkilerdeki ezber lenmiş davranışlar.

Erkeğin kadını araması, ilk hamleyi erkeğin yapması, erkeğin kadını evinden alıp biryerlere götürmesi, erkeğin toplum karşısında bir dizi davranışla kadının acizliğini teyid etmesi gibi eylemler ezberlenmişler arasında sayılabilir.

Her mevsim yeni üst baş almak üzere alışverişe çıkma mecburiyeti, tatilleri mutlaka deniz kıyılarında yapma mecburiyeti, oturulan evin banyosunu mutlaka yenibaştan yaptırma mecburiyeti aklıma gelen diğer ezbere davranışlar.

Ezbere yaşamanın bir başka örneğini kişilere boş zamanlarını nasıl geçirdikleri sorulduğunda verilen cevaplardan anlayabiliriz. Genelde çoğunluk “kitap okurum, müzik dinlerim” der. Bunun çoğunlukla doğru olmadığını biliriz ama mesele o değil. Mesele bunların ezberden dökülen kelimeler olması. Yani bir insan boş zamanlarında kitap okur, müzik dinler; kişi bunu ezberlemiştir ve sorulduğunda bunu söylemektedir.

Ezber yaşamlar, ezber algılama biçimleri medya tarafından da desteklenir ve pekiştirilir. Örneğin medya satanistlere, clubberlara, annelere, solculara, manik depresiflere, vb. ye dair haber yaptığında öyle bir anlatım tarzı kullanır ki zannedersin anlatılan türde insanların ait oldukları tek grup bu, bir kere bu sıfatlardan birine ait biri hayatında başka bir şey bulunduramaz ve yaşayamaz.

Ezbere yaşamak aynı zamanda kişinin kendisi dışındaki kişi ve kurumlara sorumluluk yüklemesini kolaylaştırır. Mesela her eczacının farmakolojiyi acayip iyi bildiğini düşünmek, muhasebecinizin asla hata yapmayacağı ön kabuluyle yaşamak, bir hemşirenin önündeki ilaç kutularını karıştırmayacağını düşünmek, havada giden bir uçağı kullanan pilotun hiç hata yapmayacağını varsaymak bu tür ezbere yaşam ve kabullenme biçimleri olarak üzerimize düşen sorumluluğu hafifletir, başkalarına teslimiyetimizi kolaylaştırır.

Elbette bazı davranışları, gelişmeleri ön kabul olarak bekliyor olmamız hunharca eleştirilmemeli ama yine de ezbere yaşanan bir hayatın getirdiği sıkıntılar söz konusu olduğunda hayatın farklı yönleri ve değişik gerçeklerinin varlığı da mutlaka hatırlanmalıdır.

Categories
Genel İlişkiler İş Hayatı Kişisel Gelişim Psikoloji

Güzel Bir Haftaya Başlamak

Büyük ölçüde elinizde olan birşeydir.

Bütün yapmanız gereken zihninizden tarifleri ve tanımları mümkün olabildiğince silmek. Şöyle ki; ödememiz gereken faturalar, bitirmemiz gereken işler ve daha birçok sorumluluğumuz, bunları gerçekleştirmediğimiz takdirde olacaklarla zihnimizi kurcalar, sinirlerimizi bozar.

Bir an için gözlerinizi kapatın ve bu hafta yapmanız gereken hiçbir şeyi yapmadığınızı ya da yapamadığınızı hayal edin. Neler olabilir? Ödemediğiniz faturalar nedeniyle mahkemeye verilebilirsiniz (acaba?), bitirmediğiniz işler nedeniyle ciddi biçimde azarlanabilirsiniz (bundan tam olarak emin misiniz? bu hafta işinizi kaybetmeniz olası mı?), aramadığınız arkadaşlarınız sizi sonsuza kadar terkedebilirler (mantıklı olun!), vs., vs.

Şimdi de yeni bir olasılığa doğru bir yolculuk yapalım. Yukarıda yazdıklarımı zaten daha geçen haftadan yapmamış olduğunuzu, hatta belki bir aydır yapmıyor olduğunuzu düşünelim. Ne olur? Bu hafta başınıza gelebilecek en kötü şey nedir? Mahkemeye verilirseniz ne olur? İşten atılırsanız ne olur? Kiranızı ödeyemezseniz ve ev sahibiniz evi boşaltmanızı isterse ne olur?

Ben bir ipucu vereyim. Kötü olarak etiketlendirdiğimiz şeyler olur. Bunların sonucunda birşeyler olur ve biz onları iyi ya da kötü olarak ikiye ayırırız.

Bu biraz çocuk eğitiminde askerle, polisle, hocayla hatta arapla korkutulmaya benziyor. Bir ibadet yerinin kutsallığını sağlayan nedir? Büyük ölçüde zihninizdeki imajdır. Çevredekilerin konuşmalarına karşı hassas olan birinin karşısına çıkıp ana avrat dümdüz küfür edildiğinde o kişinin başından aşağıya kaynar sular dökülmesine neden olan şey nedir?

Ölüm, hastalık, kötü olaylar karşısındaki korkularımızın sebebi bu olayların kendisi midir? Yoksa onlara atadığımız anlamlar mıdır?

Şimdi başka bir hayal kuralım:

Gözlerinizi kapatın ve iki hafta sonrasına gidin. Bugün başlayan hafta içerisinde yapabileceğiniz birçok şeyi yapmadığınız için sıkıntı içinde olduğunuzu hayal edin. İçinize kapandığınızı, bir an evvel uykuya dalmak istediğinizi ve içinizden şu sözleri geçirdiğinizi düşünün: “Keşke şimdi iki hafta öncesinde olsaydım!”

Size iyi bir haberim var; şu anda tam iki hafta öncesindesiniz. Yaşamınızı iyiye doğru şekillendirmek bugün yapacaklarınıza bağlı.

Hali hazırda geleceğe göre geçmiş bir tarihte bulunmanın tadını çıkarın ve avantajını kullanın. İki hafta sonra keşke almasaydım diyebileceğiniz ayakkabıları bugün almama şansınız var. Ya da iki hafta sonra keşke yemek teklifini o gün kabul etseydim diyeceğiniz kişinin teklifini bu hafta kabul etme şansınız var. Zamanda geriye dönmek ister ya insan, işte dönülebilecek en uygun, en gerçekçi zamandayız şu anda.

Zaman zaten izafidir. Zamanı biçimlendirmek, “inansanız da inanmasanız da” değil, “isteseniz de istemeseniz de” sizin elinizde.

Bu anlattıklarımı uygulamak için ilk adımı atmak istiyorsanız size bir ipucu vereyim: Siz bu dünyada yaşayan en önemli insansınız.

Categories
Genel İlişkiler Psikoloji

İki Meşhur Kelime: Karşılıksız Aşk

Doğaya aykırı bulduğum, bana pek de inandırıcı gelmeyen bir durum.

Biraz zihninizi kurcalar ve gözünüzün önünde canlandırmaya çalışırsanız, gün içerisinde yaşadığınız bakışmaların ne kadar anlamlı olduğunu idrak edebilirsiniz. Alışveriş yaparken, yolda giderken mutlaka tanıdık tanımadık birileriyle göz göze gelmiş ve biraz zorlasanız gayetle anlam yüklenebilecek bakışmalar yaşamışsınızdır. Bu, iki canlı arasındaki beğeni ilişkisinin en küçük parçasıdır. Hiçbiri karşılıksız değildir.

Bu nedenle karşılıksız aşk diye tanımladığınız durumda da bir karşılık söz konusudur. Büyük ihtimalle aşık olduğunuzu düşündüğünüz kişi de size karşı bir beğeni duymaktadır.

Birileriyle karşılaştınız diyelim ve ilginizi çekti. Tanıştınız; sohbet, sinema, akşam yemeği vs. derken olaylar vuku buldu. Artık bir çift oldunuz.

Ne kadar zaman sonra olacağı ilişkiden ilişkiye değişmekle beraber bir gün bakarsınız ki sevgilinizin günün yirmidört saati çok güzel olan saçları, onları toplayıp topuz yaptığında size itici geliyor ya da size hoş görünen ve içinizi gıdıklayan kirli sakallı, buruşuk gömlekli halini özensizlik olarak görüyorsunuz.

Ayrılmak istiyorsunuz ama nasıl ki asla kanser olmayacaksanız ya da asla ağır bir trafik kazası geçirmeyecekseniz benzeri bir inançla “ayrılık bizim başımıza gelemez” diyorsunuz. Bu yüzden de sorunlarınızı konuşmaktan bile kaçıyorsunuz ve ayrılmaya dair bir girişimde de bulunmuyorsunuz.

Sonra bir gün sevgiliniz sizi terkediyor, çok canınız yanıyor çünkü o artık sizinle birlikte olmak istemiyor. Belki başkasının kollarında, telefonlarınıza cevap vermiyor, maillerinizi almamış gibi hissediyor ya da öyle zannediyorsunuz. Onunla konuşmaya çalışmak bir işe yaramıyor; somut bir cevap yok, ses gelmiyor.

Aşağılandığınızı, yalnız olduğunuzu, üşüdüğünüzü hissediyorsunuz. Belki de sokağa çıktığınızda sizi gören herkesin “aaa şuna da bak, aşk acısı çekiyor bu ezik, zavallı, sümüklüböcek” dediklerini sanıyorsunuz. Sanki herkes herşeyi biliyor, sanki dünyanın gündeminde sizin terkedilmişliğiniz var.

Birlikteyken Bebek Parkı’nda bir kediyi sevmiştiniz ve kedi çok mutlu olmuştu. Ama sanki siz ayrıldığınız için o kedi bir daha öyle sevilmeyecek ve siz buna mutsuz oluyorsunuz. Halbuki siz yine kendi başınıza gidip sevebilirsiniz o kediyi.

Bu hissettikleriniz aşk acısı değildir. Dolayısıyla bunun adını karşılıksız aşk olarak koyamayız. Siz, ama bilerek ama bilmeden yazdığınız bir senaryonun baş kahramanı oldunuz. Bu filmde oynamaktan derhal vazgeçebilirsiniz. Bu durumu içinde oynadığınız bir belgesel olmaktan çıkarıp savaşabilir ya da başka bir hayat kurabilirsiniz.

Yok eğer bu aşk acısıysa onun da sizi düşündüğünden emin olun. Belki de şimdi kendi kendine diyor ki “keşke o salatayı elle yemeseydi belki o zaman bu kadar öfkelenmez, bu kadar bunalmazdım!”. Ya da diyor ki “arkadaşlarımla lise toplantısına gitmem konusunda arıza çıkarması bardağı taşıran son damla oldu”.

Belki kadın ve erkek arasındaki farkların biraz fazla abartılmasından, belki de toplumun kadın-erkek ilişkilerine yüklediği özel değerden ötürü aşk ve aşkta başarısızlık insanoğlu için yaşanan ilişkiden çok öte bir anlam taşır hale gelmiştir. Bu nedenle karşılıksız aşk olarak iki kelime ile niteleyip kestirip attığımız duygular, kaybedilmiş bir futbol maçı ile aynı kefeye konarak muamele görmektedir.

Oysa birçok şey gibi bu konu da kişinin yaşamı hakkında kendi kararlarını vermesi, kendi varlığını olduğu gibi kabul edebilmesi, özgürlüğü ile yüzyüze gelmesi gibi insanoğluna çoğu kez ürkütücü ve soğuk gelen farkındalıklarla beraber değerlendirilmelidir.

Birilerine karşı hayatınızın düzenini bozacak derecede ihtiyaç duyuyorsanız, en çok ihtiyacınız olan kişinin kendiniz olduğunu ve kendinizin de daima sizinle beraber olduğunu hatırlamanız işe yarayabilir.

not: Bu yazı, iki yıl kadar önce ek$i sözlük‘te yazdığım bir yazıdan derlenmiştir. Yazının orijinalini Jefe’nin Yorumları‘nda bulabilirsiniz.